SeSSiz Kentime ho$ geLdiniz...

23 Haziran 2008 Pazartesi

Aşkın Dilinden_4


Çaresizseniz Çare-Sizsiniz


Gidene kal demeyeceksin...

Gidene kal demek zavallılara,

Kalana git demek terbiyesizlere,


Dönmeyene dön demek acizlere,

Hak edene git demek asillere yakışır...


Kimseye hak ettiğinden fazla değer verme,

Yoksa değersiz olan hep sen olursun...


Düşün....

Kim üzebilir seni senden başka?

Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?

Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?

Kim yıkar, yıpratır seni sen izin vermezsen?

Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?

Her şey sende başlar, sende biter...


Yeter ki yürekli ol,

Tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşama sevgisini...


Hep hatırla: " Çaresizseniz, Çare SİZSİNİZ...."


18 Haziran 2008 Çarşamba

Haketmedin...


Sen hakketmedin Sana olan Sevgimi
Sana akan her bir damla göz yaşını ...
tutamadığım
uzanamadığım
yaşıyamadığım
hep bir isyanım olarak kalacaksın ...
Alıntı

17 Haziran 2008 Salı

Herkes Konuştuğunu Yazar Bense Sustuklarımı



Bir hayatın tozlu sayfaları içimi acıtan.

Ceplerimde kırık gece masalları duruyor,

Öksüzlüğümü avutuyor sonbahar.

Ne yana baksam sen oluyorum,

Parmaklarımı kanatıyor kirli duvarlar.

Kuşlar yuvalarından terk ediyor beni,

Bir sarsıntı geçiriyor yüreğim,sen şiddetinde...

Ellerime kar diye yokluğun yağıyor,

Aşk sorgusunda yüreğim can çekişiyor.

Yüzümde sensizliğin izleri,

Ayaklarımın altında bir yığın cam kırığı...



İçimden sökülen her kelime,

tekrar dönüp içime batıyor.

Ve her seferinde sana isabet ediyor.

Bir zindan karanlığı şimdi gecelerim,

Duvarlara sinmiş gözlerinin rengi...

Saatleri infaza çekiyor gelmeyişin,

Yavaş yavaş gidiyor benden hayat;

Damarlarımdan çekiliyor içimdeki sen !

Bense düşüyorum hiçlik ötesi bir hayata,

Kanıyorum sana, sende aşkı buluyorum

Hem de ayrılığa çarpa çarpa...



Suskunlukta sesler daha çok acıtıyormuş,

Bu yüzden senden harf harf kaçışım.

Yalnızlığıma esir düşüyorsun,

Bense kayboluyorum cümlelerinde.

Ve susuyorum sana, avaz avaz susuyorum.

Sende birikiyor içimin tüm sökülenleri

Ben dipsiz bir kuyu oluyorum.

Biriktiriyorum her harfimde seni...



Şimdi yokluğa düşüyor zaman,

Ben bir adımda düşüyorum senden.

Kuytularıma sokulma, bırak bana uçurumlarımı,

Kalemimden azat et beni,

Herkes konuştuğunu yazar, bense sustuklarımı...!!!





Kahraman Tazeoğlu

9 Haziran 2008 Pazartesi

Bu Sonu Önce Ben Yazdım


bu sonu önce ben yazdım

kimselerin başını bile bilmediği o günlerde

ayrılık sevgiyi hissettiğim ilk anda korkum oldu

seni bulup bulup yitirdim düşlerimde

sonra yeniden buldum yeniden yitirdim

bende kalacağın bir yarın kurgulayamadım

sevgiyi ve korkuyu birlikte yaşadım

bu yüzden bir daha göremeyecekmişim gibi uzun ve derindi bakışlarım

her yeni buluşma ilki kadar heyecanlıydı ve sensizlik hep seninleydi...

bu sonu önce ben yazdım

kimselerin başını bile bilmediği o günlerde

bilseydin ayrılığa yazgılanmış bir sevgiye açar mıydın yüreğini

takvimden günleri birer ikişer çalmama

aylara yıllara yerleşmeme izin verir miydin

görüyor musun farkında olmadan ne çok şey paylaşmışız seninle


bu sonu önce ben yazdım

kimselerin başını bile bilmediği o günlerde

hayallerin ardından serüvenlere sürüklendik seninle

hiç görmediğimiz ülkelerde hayatlar kurar evler döşerdik

kısa vadeler seçerdik hayatlarımızı yenilemeye

o gün gelmezdi bir türlü vade dolmazdı

birileri çıkar yolumuzu değiştirirdi

yeni hayaller armağan ederdi bize

çocuk olur kanardık

sonuna kadar gidilecek yollar yerine böyle kopuk maceralara tutkunduk

seviyorduk

bir yaz gecesi dolunaydı

bana bakmıştın.

bende korkularımı yenmiştim

bizden başka inanacak kimsem kalmamıştı

yorgunduk kazanmak zorundaydık üstelik

adımlarımıza güç verecek sağlam zeminlerden yoksunduk

içimiz bir kararsa bir daha güneşi göremezdik

birbirimize güvendik, bize aşılmayacak dağ taş kalmadı sandık

en güzel günlerimizdi o günler


bu sonu önce ben yazdım

kimselerin başını bile bilmediği o günlerde

sonra her şey değişiverdi

umutlarımızı yitirdik

kendi ayak izlerimizden yürüdükçe birbirimize

dostluğun vermiş olduğu lezzeti üretmekten bıkkın

kışkırtıcı huysuzluklardan medet umdukayrı dünyaları özledik

kendi peşimizden koştuk başkaları diye

şimdi şarkılar

söylediğimiz birbirimizin gözlerinde eriyip gittiğimiz puslu gecelerin kokusu

burnumda tütüyor

beni beni böyle bir gecede öldürmeliydin

bir cennetten bir cennete geçmeliydim

itirazım olmazdı

sürgünleri bana vermemeliydin.

Beni beni böyle bir gecede öldürmeliydin

ayrılık çığlıkları kanımı dondururken

gemilerimi yakacak çılgınlıklarımı gemleyip

kendime ve sana en mutlu bölünmeleri vaat etmiştim

benden armağan olacak bütün bensizlikleri reddettin

ve ben hiç bilmediğim dokunuşlarınla yüreğimden izlerini kazıdım

bu sonu önce ben yazdım


Kahraman Tazeoğlu

6 Haziran 2008 Cuma

Ayrılık Gelmeden Git Sen

Kimsesiz bir gökyüzüne
Lâl bir dilin tüm sesiyle haykırması kadar sağır,
Karanlık sularda,bir âmânın gözlerini araması kadar kör;
Yani anlamsızlığa yeni anlamlar yükler gibi
Yalnızca yalnızlığa anlatıyorum kendimi
Çıkmaza düşmüş şiirlerin koynunda
Bir uzun yol oluyor kalemden süzülen her harf
Her hece aklımın kabristanlarında yankılanan
Sahipsiz bir ölüm çığlığı,
Masumiyeti sesimde eskiyen
Ve dudaklarımın ucunda bitmek bilmeyen acılı tiryakilikler
Ve sonrasızlığın deminde keder dökülüyor kağıtlara
Hâsılı aşk; ölü doğmuş bir çocuk şimdi
Yüreğimin sevda çukurlarında
Hadi yâr kendini al gecelerimden
Al ve git!
Zaten bir uzak düştü benimki;
Ertelenmiş zamanlarda resmedilirken mavinin imkansızlığı,
Şiirler nice sevdaya küs bakış hüküm giymişken,
Ezbersiz acılar eşliğinde gözlerinde tükenmek
Ve ölebilmek kirpiklerinin iz düşümünde
Hani meçhul bir izbede seninle el ele!
Oysa mutluluğu çoktan rehin bıraktım ben
Bilmem hangi şehrin emanetçisinde
Ve senden habersiz,
Adından acılar türetiyorum şimdilerde
Dilimin ucuna geliyorsun bir zaman
Yaşamak soruyorsun!
Yaşamak; kör bir sancıdır sol yanımda,
Dönüşsüz bir türkünün kambur sesinde yitip giden!
Ve dinledikçe kendimi,
Kâbus olup büyür geceler karanlığın uğultulu yollarında
Ben kaçmak isterken her şeyden
Gözlerin adına kendime sefer üstüne sefer eylerim.
Sana çok benzeyen bir şehir olur geçtiğim her yer
Her yer öylece uzar gider içinde gözlerimin
Ve bizden çok uzakta
Mevsim çömezi bir haziran
Sonbahara uyanır şehr-i İstanbul,
Gözlerinde bir mavi yangın
Ve saçlarından dökülür martılar
Üsküdar'da pasaklı bir deniz kızının
Sâhi martılar diyordu bir şair:
Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin
Yani öylesi kimsesiz ve unutulmuş
Yani morarmış kanatlarında münzevi bir hayat taşıyan
Sonrası geç kalmış yaşanmışlıklarda
Bulutsuzluğa prangalı bir çift yağmur damlası,
Yağmasın diye kulelerde saklanan..!
İşte böyle can dediğim:
Yetim çocuklar hüznünde
Kâhır yüklü gölgeme
Çokça sahiplik etmişken bedenim,
Yorgunluğun kıyısında
Hüzün olup işlenmişim ömür gergefine
Çapulcu dillerin nazarında
Sevdaya zûl libaslar giyinen,
Uğursuzluk alâmeti koca bir hiçmiş adım
Ötesi yok!
Gurbet yokuşu ağlamalar pazarında
İki damla gözyaşıymış bedelim
Ve soyunup benliğimden
Elem üstüne elem giyinmiş
Sana pervane yüreğim
Gözlerimde gözlerini ateş bilip yanmışım öylece
Hiç ses etmemişim
Meğer ne çok kedermiş
Gözlerinin içinde tutuklu kalmak..!
Lakin sevmişim işte
Her şeyden ve herkesten öte
Sadece sevmişim seni
Ama sen kendini sök düşlerimden
Sök ve git şimdi!
Yolların koynunda
Başımı yaslayıp ölümün yamacına
Bunca acıyla yoldaş olmuşken ben
Sen kaç benim kalabalığımdan
Ve bir intiharın şafağında
Sesini sil şiirlerimden
Olmasın dönüşü gittiğin yolun
Kalemi kırılmış gelişlerin hükmünde
Sonsuz bir gidişle
Unutmalara aç yüreğini,
Yüreğini toparla yüreğimden
Cellat bayramı asılışlarda
Nasırlı urganlar kuşanmış şiirlerde seyreyle yüzümü
Ve zamana not düşsün akreple yelkovan
Yüzün kalbimin ortasında
Yalnızlık yazgısı yemin olsun
Ki belki arınıp mezar kalabalıklardan
Ben yine ben olurum!
Yağmurlu bir gökyüzü akşamı
Hani olur ya!
Düş yorgunu bir martı gelir de hatırlatırsa beni
Ziyan ömürler kucağında
Kendine has ölümler büyüten
Bir deli çocuktu dersin
Hadi git şimdi
Git ki gözlerine ayrılık değmesin...
Kahraman Tazeoğlu

5 Haziran 2008 Perşembe

Aklım Karakış


ben seni yaralarından tanıdım

ecelime son kurşundun deli davalım

n'olur bulutsuzluğuma darılma

dudağında bizi gül


kıyametime adım kala

beni senden alma

aklım kara kış ellerim seni üşüyor

bugün günlerden soğuk


ben aysız gecelerde çocukluğuma mektup yazardım

ah çocukluğum kağıt gemilerim

düşlerim dudaklanıyor

sesin kokuma gizli


yıldızları sönük gecelerde

dilime yağmursun

gözlerini uyuyorum her gece

bu kent içimin bahçesi


gemilerim çözülüyor yüreğine

ellerinle okşuyorsun

bilmiyorsun

kendi bakışlı kız

ömrümün kırçıl masalısın

uçurumlar vaadetme bana

yaralısın...


Kahraman Tazeoğlu

3 Haziran 2008 Salı

2 Haziran 2008 Pazartesi

KiLim



Sevdiğine sözü olan bir kilim dokur

Kilimin dilinden ancak anlayan okur

Sırlarımı verdim sana sevgimi verdim

Şu gönlümü kilim yaptım yoluna serdim


Ayıptır günahtır diye kilit vurdular dilime

Aşkı dokudum kilime anlıyor musun

Yetinmedim türkü yaptım gayrı bu canımdan bıktım

Hani senin olacaktım dinliyor musun


Kilim kalbin aynasıdır gönlün sesidir

Her nakışı bir duygunun ifadesidir

Kilim sevgiliye çağrı aşka davettir

Kimi renkler şikayettir kimi hasrettir


Ben şu gönül tezgahında kilim dokudum

Erenlerin dergahında aşkı okudum

Töremizde kilim demek ilim demektir

Kilim sevdadır özlemdir derttir istektir